Aşk Tanrısı Eros

Aşk Tanrısı Eros yunan mitolojisinde aşk tanrısıdır. Yaramaz ve çocuksu duyguları ön planda olan bir tanrıdır. Aşk, aşık etme için yaratılmıştır. Eros’un bir çok hikayeleri ve hayatından bazı bölümler zamanla değiştirilmiştir. Insanlar ek yapa yapa bu güne kadar farklı bir şekilde gelmiştir.

Hatta bazı kitaplarda Eros’u tamamen aşk düşmanı bir tan haline getirmişlerdir. Öncelikle şunu biliniz Eros aşk için yaratılmıştır aşk tanırısıdır.

Aşk Tanrısı Eros Kimdir?

İlkçağ’ın en eski metinlerinden itibaren karşımıza çıkan, evrensel birleşme ve üremeyi simgeleyen doğal güçtür. Hesiodos’a göre Eros, Khaos’tan sonra ortaya çıkan Gaia ve Tartaros’la birlikte ilk evrensel güçtür. Bazı anlatımlarda tanrı değil, ölümlü-ölümsüz arası bir varlık, yani cindir.

Bir başka efsaneye göre Eros, Yoksulluk Tanrıçası Penia ile Bolluk tanrısının Poros oğludur. Bazı önemli efsanelerde de Afrodit ile Hermes’in oğlu olarak karşımıza çıkar. Anteros (Karşılıklı aşk) adıyla anılan Eros efsaneleri, Eros’un özündeki çok yönlülüğü dile getirmek için sonradan uydurulmuş olmalıdır.

Aşk tanrısı Eros İlkçağdan itibaren hem şair, hem de ressam ve heykeltıraşların başlıca konularından biri olmuştur.

Yunan mitolojisindeki başlangıçtaki evrensel güç ilkesinden giderek değişmiş, insanları oklarıyla kovalayan ve yaralayan, alaycı yaramaz ve hatta zaman zaman oldukça tehlikeli bir çocuk kimliğine bürünmüştür.

Tasvirlerin çoğunda Eros ya küçük, tombul, yaramaz kanatlı bir bebek ya da çok genç sırtında kanatları olan bir delikanlı olarak görülür. Delikanlı olarak gösterildiğinde ya da anlatıldığında, Eros’un tıpkı kelebek gibi kanatlı, uçan çok güzel bir genç kız olarak tasvir edilen Psykhe (ruh) adında bir sevgilisinden söz edilir. Eros ile Psykhe’NIN aşkını anlatan bir masal dilden dile dolaşır.

Aşk Tanrısı Eros Kısaca

PSYKHE (Ruh) Milet kralının üç kızının en güzeli idi. Gerçekten o kadar güzel, o kadar alımlıydı ki herkes Afrodit’i bırakmış, ona tapınmaya başlamıştı. Afrodit tapınağının sunakları artık bomboştu ve herkes hediyelerini PSYKHE’ YE götürüyordu.

Bu durumdan aşkın tanrıçası Afrodit küplere biniyor, kıskançlığından çatlıyordu. İntikam almak için iş başa düşünce oğlu EROS’a gitti ve dünyanın en çirkin erkeğine aşık ederek PSYKHE’ YE cezasını vermesini istedi. EROS annesinin isteğini yerine getirmek için hemen yola koyuldu.

Aşk tanrısı Eros, savaş tanrısı Ares ve Afrodit’in oğludur. EROS annesi Afrodit gibi dünyaya güzellik ve neşe getirir, insanların gönüllerini aşk ateşi ile yakar, insanların mutluluklarını yada sonlarını hazırlardı. Sırtında bir çift kanadı vardı. Bu kanatlarla uçarak dünyayı dolaşır geçtiği yerlere çiçek kokuları saçardı.

Aşk tanrısı EROS ‘un elinde her zaman okları olurdu. İnsanları kalplerinden vurur onları birbirlerine aşık ederdi.

PSYKHE ‘YI bulduğunda, çok gururlu olan ve kimseye aşık olmamakla övünen bu genç kızı, dünyanın en çirkin, en kötü erkeğine aşık etmeye niyetliydi ancak kalbini nişan alarak oku atmak üzereyken PSYKHE ‘NIN güzelliği aklını başından aldı. Onu başkasına aşık etmek isterken kendisi aşık olmuştu.

PSYKHE ‘YI alıp sihirli bir saraya götürdü. Bu saray uyuyan bir ormanın ortasında kurulmuş, muhteşem fakat ıssız bir saraydı. Kanatlı güzel delikanlı gece karanlık düştükten sonra kendini göstermeden saraya giriyor ve sevdiği ile buluşuyordu. Sihirli sarayda bir insanın isteyebileceği her şey vardı.

Fakat PSYKHE ‘NIN tek istediği kendisini deliler gibi seven bu delikanlının yüzünü görmekti. Fakat Eros bunu kabul etmiyordu, gece hep karanlıkta geliyor ve güneş doğmadan da gidiyordu, akşamları sarayda ateş ya da mum yakılmasını yasaklamıştı. PSYKHE ne kadar yalvarsa da fayda etmedi.

“Aşkımızın sırrını kalbinde taşıdığın sürece mutlu olacaksın” dedi EROS “Beni görmeyi aklından bile geçirme, kim olduğumu yada kimin oğlu olduğumu öğrenme, bilmeden tanımadan beni körü körüne sev.. Senden gizlenen şeyleri öğrenmeye çalışarak mutlu olma fırsatını elinden kaçırma. Ve PSYKHE de bunu kabul etmiş. EROS ‘u görmeden kim olduğunu bilmeden körü körüne sevmişti.

Gel zaman git zaman, PSYKHE mutsuz olmaya başladı, çünkü kocası onu bu altın kafeste mutlu etse de ailesini özlüyordu, onları görmek için çıldırıyordu. Bir gün kocasına bu isteğinden bahsetti, kocasıysa bir şartla gidip onları görebileceğini söyledi; PSYKHE’DEN bir şey yapmasını isterlerse onu yapmayacaktı. PSYKHE’NIN isteği karşılığında bu, çok kolay bir şarttı. Evet veya hayır sorusu gibi

Ailesinin yanına gittiğinde hepsi onu özlemle karşıladılar. Hepsi birbirini çok özlemişti, onu çok merak etmişlerdi, bir sürü sorular soruyorlardı ve duyduklarıyla dehşete düşüyorlardı. PSYKHE, kocasını sadece geceleri yanında bulduğunu ve asla yüzünü göremediğini ama çok iyi kalpli bir insan olduğunu ve onu çok sevdiğini anlatınca kız kardeşleri kıskançlıktan çatlarken, gayet fesatça bir fikir ürettiler; belki de PSYKHE’NIN kocası gerçekleri saklamaya çalışan bir canavardı ya da o kadar çirkindi ki bundan çok utanıyordu…

Fesatça fikirlerinin ardından, PSYKHE’NIN kafasını bir sürü sorularla doldurdular ve ona bir gece kocası uyurken bir hançer alıp mum ışığında bakmasını söylediler.

PSYKHE eve döndüğünde aklını bu sorular kemiriyordu ve akşam merakına yenik düştü, kocası uyumuşken eline bir mum, bir de canavarsa ve uyanıp saldırırsa diye hançer alıp kocasının yüzüne doğru eğildi. Güllerle kaplı bir yatakta yatan dünyanın en yakışıklı, en mükemmel erkeğini, kocaman beyaz kanatlarını ve yanında duran bir okla yayları gördü. Kocası,

EROS’TU. PSYKHE adeta büyülenmişti ve kocasına bir kez daha aşık olmuştu. Bakarken, elindeki mumu unuttu ve dalgınlığından mumdan kızgın bir damla kanatlarına damladı. Damlanın verdiği sıcaklıkla uyanan EROS, ondan istediği tek şeyi de yapmayan PSYKHE’YI görünce hayal kırıklığına uğradı ve pencereden uçarak onu terk etti.

Psyche ne yapacağını şaşırdı, teker teker tüm tanrılara gidip Eros’u ona geri dönmesi için ikna etmelerine yalvardı, fakat EROS Olimpos Dağı’nın tepesinden PSYKHE’YI sadece seyrediyordu, onu hala çok seviyordu fakat yaşattığı hayal kırıklığını unutamıyordu. Psyche, son şansı olarak kendisinden nefret ettiğini bildiği Afrodit’e yalvarmaya gitti.

Afrodit ise onu soğuk ve düşmanca bir gülümseyişle karşıladı, ve onun iyi bir eş olup olamayacağını test edeceğini söyledi ( kaynana ). PSYKHE’ YE yapmadığını bırakmadı, önce bir sürü tahılın içinden tane buğdayları ayırttı (neyse ki karıncalar yardımına koştu), sonra da gidip altın koyunların tüylerini kırpmasını istedi ( bu vahşi koyunları kırpması ve yünlerini eğirmesi için çoban yardımcı oldu ve öğlen hepsini kavalıyla uyuttu ).

Son olarak da Hades’in karısı Persephone’den büyülü makyaj kutusunu almasını ama ne olursa olsun kutunun içine bakmamasını söyledi. Maalesef PSYKHE bir kez daha merakının gazabına uğradı ve zor da olsa alabildiği kutunun içini açıp baktı, kutunun içindeyse gözle görülebilir bir şey yoktu; sadece ölüm uykusu.

PSYKHE orada uyuyakaldı ve nefes alışı durdu. Bunu gören Zeus daha fazla dayanamadı, EROS’U yanına çağırdı ve buna bir son vermesini, artık onu affetmesini söyledi.

EROS, gidip PSYKHE’YI alıp Olympos Dağı’na getirdi. Zeus’un önünde PSYKHE’ YE önce ambrosia içirip ölümsüzlüğe kavuşturdular, sonra da PSYKHE ile Eros evlendi. Tanrı ve tanrıçaların arasında sonsuza dek mutlu yaşadılar.

Eros’un hikayelerinin bir çoğu uydurmadır. En gerçekci bilinen kaynaklara göre bu hikayedir. Eğer Eros hakkında yada Yunan Mitolojisinde geçen Aşk hikayelerini merak ediyorsanız bunu bizlere yorum atarak belirtiniz. Bizde Aşk hikayelerini sizlere hazırlar ve sunarız.

Kaynak: Eros

5/5 - (1 oy verildi!)

“Aşk Tanrısı Eros” üzerine bir yorum

  1. Proje ödevi için kullanılabilecek güzel bir hayat hikayesi olmuş. kısa ve anlamlı cümlelerden yazılmış diğer siteler çok karmakarışık anlatmışlar

    Yanıtla

Yorum yapın